Ben de esasında şiddet karşıtıyım ve sorunların barışçıl yollarla çözümlenmesi, çözümlenmeme durumlarında da şiddet içeren çözümler yerine belli tavizlerin verilmesini düşünebilirim. Ne de olsa hayat ideallerle ve katı ilkeleri dayatmakla yürütülemez.
Ara ara bazı insanların şiddet karşıtı paylaşımlarına rastlıyorum. Mesela aklımda kaldığı kadarıyla şöyle bir cümle gördüm yakın zamanlarda: sonu ölüme çıkan her şey kötüdür/ reddedilmelidir…
Sonu ölüme çıkan şey hayattır ve ölümü reddetmek aslında hayatı reddetmektir… denilebilir, ama adama ‘felsefe yapma la!’ diyebilirler ve haklı da olurlar. Elbette yaşam desteklenmelidir.
Peki, her koşulda bu geçerli mi? İşte asıl soru budur. Asıl düşünülmesi ve tartışılması gereken konu budur. Vakit kaybetmemek için daha az zarar verdiği genel olarak kabul edilen fiilleri atlayarak öldürme/ katl eylemini ele alalım direk olarak.
Ve vatan savunması, öz savunmanın meşruiyeti gibi revaçta/ genel konuları daha da hissedilebilir kılabilmek için, tarihte (ve elbette bugün de) insanların yaşadığı bazı durumları model olarak alalım ve her durumda öldürme eylemi mahkum edilmesi gereken bir fiili miymiş düşünelim.
Diyelim ki, köleleştirilmek ve asisto’nun tanımlamasıyla ‘canlı makina’ olarak mal muamelesine tabii tutulmak isteniyorsun. Alınacak, satılacak, kırbaçlanacak, her türlü kullanılacak ve en küçük itaatsizliğin bile cezalandırılacak.
Soru şu: böyle bir durumda eline geçen her fırsatı kurtulmak ve özgürleşmek için kullanman meşru değil midir?
Eğer bu amaçla efendinin kendisini, ya da onun gardiyanını/ çavuşunu/ kahyasını öldürmen gerekiyorsa onu/ onları öldürmen ve bunu eline geçen her araçla (belki de vahşice) yapman meşru değil midir? Bu durum o an geçerli yasal, dini, ahlaki zeminde suç sayılsa bile bu eylem meşru değil midir?
Elbette ki örnekler çoğaltılıp/ çeşitlendirilebilir. Her türlü zorbalık ve tecavüz vakaları somut durum ve akışlar göz önünde bulundurularak uç noktalarda öldürme eylemi meşru görülebilir.
Evet, ben bunları böyle düşünüyorum. Hem de Ahimsa (öldürmeme) ilkesini benimsemiş bir vejeteryan olarak yazıyorum bunları.
Benzer bir soru, bir gün İndira Gandhi ye de sorulmuş? Bilindiği gibi kendisi dünyada pasif direnişin ve şiddet karşıtlığının başarılı bir temsilcisi ve sembolüdür. Onun bu yakıcı soruya yanıtı şu şekilde olmuş: eğer bir kötülüğü önlemenin şiddetten başka bir yolu görünmüyorsa, ben hiç tereddüt etmeden şiddeti seçerim. ( Aktaran Marshall Rosenberg, nonviolent communication)
Şiddeti eleştirelim. Savaşı dışlayalım. Bunların yozlaştırıcı, kirletici etkilerini de bilelim ve vurgulayalım. Son ana kadar kendimizi şiddetten, savaştan ve militer oluşumlardan uzak tutalım. Lakin iyi bir şey yapalım derken de eli kırbaçlı efendilerin safına düşmeyelim.
Sonuç: kesin ifadeler bildiren formülasyonlar ve önermeler zaten sorunludur. Genellemeler kaba algıların hoşuna gidebilir. Hayat adı üzerinde canlıdır ve böyle sığlıklara sığmaz.
Ve buna rağmen ahimsa güzeldir, arındırır.