Sosyalizme/ komünizme yaklaşım bence tıpkı medizin/ tıp sanatına/ zanaatına yaklaşımda olduğu gibi olmalıdır. Çünkü bana göre sosyalizm de bir şifa sanatı gibi ele alınabilir ve bu yaklaşım faydalıdır, yol ve ufuk açıcıdır.
Bilindiği gibi tıp bir bilim dalı değildir, ama pek çok bilim dalını kullanarak çalışır. Buna da bilimsel tıp diyoruz. Bence bilimsel sosyalizm terimini de böyle anlamak lazım. Sosyalizmin kendisi de bir bilim değil, ama bilim dallarını ve bilgiyi toplumun iyileşmesi ve bu temelde sağlıklı bireyin oluşması için kullanan bir şifa sanatı olarak bilimselliği vurgulanmalıdır.
Marksist kesimde bir zamanlar yaygın bir inanış olan kominizmin tarihsel, zorunlu bir durak olduğu ve sosyalizmin bilimselliğinin (bilimsel sosyalizm terimi) de buna dayandığı fikrine ben pek katılamıyorum.
Bu anolojiyi devam ettirirsek, komunizm tarihsel bir kader olmaktan çıkıp tıp gibi pratik ve vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelir. O zaman da tıpkı tıp alanında olduğu gibi, sosyalizm adına yapılan yanlışlar ve olumsuzluklar dolayısıyla tedaviden vazgeçmek yerine, öğrenerek dersler çıkartarak, iyileştirerek yol almanın sağlam bir temeli oluşmuş olur. Öyle ya, tıp adına yapılan pek çok uygulamadan zarar görsek, bunlara sinirlensek de ondan vazgeçmiyoruz. Nerede, niye yanlış yapıldı, tıp hangi manipülasyon güçlerin etkisiyle yolundan sapıyor soruları makul sorulardır.
Sosyalizm / komunizm bir ihtiyacın karşılanması değil de, bir doktrin olarak dayatıldığı zaman, bu katılık doğal olarak reaksiyonlar doğurmaktadır. Bu ihtiyacın nasıl karşılanacağı, hem bilgi ve hem de istekler temelinde çeşitllilikler barındırmalı ve dinamik bir yenilenmeye, anlam ve amacına uygun güncellenmeye açık olmalıdır.
Komunizmin ruhsuz bir materyalizmle özdeşleştirilmesi de son bulmalıdır. Elbette ki, komünizm sömürü, talan ve tahakküm düzenini meşrulaştıran dinleri dışlamaya devam etmelidir. Ama bir komunistin illa da 19. yüzyıl tarzı bir materyalist olacağı gibi bir algıya sebep olunmamalıdır. Komunizmin özünün komün olduğu unutulmamalıdır.
Organize dinler benim açımdan tıpkı siyasi partiler gibi oldukça dünyevi ve iktidar amaçlı oluşumlardır. Benim önerdiğim modelde partilere ve siyasi seçimlere yer yok. Çeşitli amaçlara yönelik doğrudan ve çeşitli uygulama alanları olunca bütün bunlara gerek kalmaz. (Bkz. Komün Bilgeliği, Bir Alternatif Çağrısı)
Bilindiği gibi yerleşik bilimin ana amacı bilgi edinmektir. Değişimlerle ve gelecekle ilgili belli öngörüleri olabilir, ama insan mutluluğunun, insan potansiyellerin gerçekleşmesi, evrensel etiğe en uygun olan anlamında yeryüzü cennetinin nasıl gerçekleşeceğini sunmak onun ana işi değil. Bu insanların yapmaları gereken bir tercih ve gitmeleri gereken bir yol.
İnsan kalıcı ihtiyaçlarının farkına varacak ölçüde olgunlaştıkça, komüni varoluşunun doğal bir parçası olarak algılayacaktır umudundayım. Geçiş zorlu olsa da gelecek kuşaklar için bu daha da vazgeçilmek bir ihtiyaç olacaktır. Şayet insanlık bu devasa adımı gerçekten atabilirse.
Komünizmin insanların aklına ve kalbine bir ihtiyaç olarak yerleştiği bir durumda, bu sözü duyduklarında çeşitli çağrışım ve kötü deneyimler dolayısıyla kırmızı görmüş bir ispanyol boğası gibi saldırmalarının da sonu gelir büyük ölçüde. Bunun yolunun da bu yaşam ilkelerinin bir şifa sanatının ilkeleri olarak işlem görmesinden geçmesidir diye düşünürüm.
Böylece, bu yazıyla beraber bir süre sonra yazmayı planladığım Komün Bilgeliği serisinin ikinci kitabının önsözüne de bir giriş yapmış oldum.