Bu sabah astral uçuş tekniği olarak sopa ile uçtum. Cadı betimlemelerindeki gibi üstüne binerek değil ama.
Benim bu teknik serbest uçuşa göre daha sınırlı elbette. Ama verdiği duyguda eşsiz bir güzellik ve sahicilik var. Sanırım o yüzden bu tekniği yıllardır değişik versiyonlarıyla kullanagelirim.
Tarif edeyim biraz: Efenim, büyükçe, 1 buçuk iki metre uzunluğunda bir sopayı iki elinle tutarak bir hedefe yöneltiyorsun. Mesela 5 metre uzaktaki bir noktaya. Sonra havalanıyorsun. Sopa vücudunun altında kalıyor, üstüne yatmıyorsun, yani arada boşluk var. Eller ileriye uçuş istikametine doğru uzanmış ve sopa ellerden tahmini 40- 50 cm karar ileriye çıkmış durumda.
Mesafe kısa, yani 3- 5 metre gibi olunca gerçek bir zıplamayla gerçekleşen bir uçma, daha doğrusu süzülme hissi oluşuyor. Yani, sanki gravitation olduğundan daha düşükmüş gibi kolay zıplama ve süzülme durumları… Ama serbest uçuş da olmadığı için sahicilik duygusu ve hissettirdikleri tek kelimeyle muhteşem oluyor.
Aslında benim tecrübeme göre gerçek astral deneyimle klasik rüya arasındaki en belirgin farklardan birisi, onun içerisinde her eylemin bir enerji bedeli olduğunu açıkça hissetmen. Yani bayağı yorulduğunu da hissedebilirsin ve enerjinin yetmediği durumlarda kopukluklar olabilir. Klasik rüyada ise daha çok duygusal yüklenimlerle iniş çıkışlar ve mesela şak diye uyanma olur.
Klasik rüyada duruma göre bir film izlersin, kendin de oyunculardan birisisindir gibi olur… Buna karşılık astral daha çok tiyatro sahnesi gibidir, o an olan bişeydir. Sen sahneyi etkileyebilen aktif bir öznesindir. Bunun da senin tecrübe ve yeteneğine göre düzeyleri var elbette.
Şimdi dönelim bu uçuşun ayrıntılarına. Üç beş metrelik ilk hedef için yükselip süzülüyorsun ve hedefe yaklaşıyorsun. Hedefe konmak için yaklaşırken otomatik olarak konmak yerine daha da havada kalabileceğin ve ilerleyebileceğin hissi oluşuyor. İşte o zaman konmak yerine haha ileride yeni bir hedefi gözüne kestiriyorsun. Aynı şey orada da oluyor ve yeni bir hedefe yöneliyorsun… Bu şekilde mesela yüz metre kadar ilerleyip artık pilin bitmek üzere olduğunu hissettiğinde konueriyorsun. Bunu biraz da suyun üzerinde çok hafif dokunuşlarla seken sal taşının hareketlerine benzetebilirsin. Tabii bütün hareketler Slow Motion ve istersen ara hedeflere ayak parmak uçlarınla dokunabilir ya da benim yaptığım gibi pas geçersin.
Bu oyunun çok eğlenceli olması, bana göre harcadığın çabayla ve işi başarmanın o çabaya bağlı olmasının getirdiği sahicilikle ilgili. Ben bu tekniği eskiden yer cimnastiği hareketleriyle de sıkça yapardım. Ama senin günlük hayatında karşılığı olmayan pratikleri orada denemenin sende nasıl bir sonuç vereceğini ancak sen kendin deneyerek görebilirsin. Ben bilemem.
İlgini çektiyse şayet bu yazı, şimdi gözlerini kapat, sakinleş ve iç uzayında, iç gözünle göreceğin biçimde bu sahneleri yaratmaya çalış. Bu imajinasyon çalışmaları seni astral deneyimlere hazırlayacaktır.