KIRMANCİYE BELEKE (DERSİM) ne demek?
Öncelikle Belek ne demek?
Bugün yeni romanım için eski notlarımı karıştırırken yüksek dağ köylülerinden çok eskiden derlediğim iki kelimeyle karşılaştım.
Belekşa: Az toprak, çok kar.
Belekvor: Az kar çok toprak.
Burada Belek kelimesinin ‚çok içerisinde az olana‘ vurgu yaptığını görüyoruz. Yani kışın sonuna doğru karların erimesiyle ortaya çıkan görüntüyle ilgili.
Karın erimesi sonucu yer yer ortaya çıkan toprak parçalarının kar beyazına göre koyu görüntüsü kortrast yaptığı için siyah olarak algılanmış. Belekşa. Siyah adacık.
Baharın daha da ilerlemesiyle kar daha çok eriyince toprak kısım çoğalıp karlı yerler azalınca aralarda tek tük kalan beyaz kar kümeleri arazide dikkat çekiyor. Böyle olunca kar kelimesine vurgu yapan Belekvor kullanılıyor. Kar adacığı.
Geniş, çok geniş arazilerde az olana vurgu denizde ada algısına benziyor.
Buradan Dersim‘in kendi dilinde Kımanciye Beleke olarak adlandırılmasını değerlendirmeye geçelim.
Kırmanciye Kırmancların Yurdu demek. Kırmanc ise bana göre belli bir dili, yani Kırmancki/ Zazaki dilini konuşan ve Alevi/ Raa Haqi inancina sahip tolumu refere ediyor. Yani İngilizce Ethno-Relgious denilen etnik dinsel bir kavram. Dersimlilerin kendi kültür çemberlerinde, kendileriyle aynı inanca sahip oldukları halde Kurmancca konuşanlara Kırdash ve Türkçe konuşanlara ise benim sonradan öğrendiğim gibi Tırké Rae, yani bir tür yola girmiş Türkler adlamında Yolun Türkleri dedikleri biliniyor. İşte bu iki adlandırma pek çok arkadaşın Kırmanc adının Alevi demek olduğu iddialarının yanlış, en azından eksik olduğunu ispatlıyor. Bu iddia gerçeğin bir kısmının arkasına sığınarak öteki kısmını gizlemek durumuna düşüyor. Elbette ki arkasına sığınılan parça Religion iken Ethno gözardı ediliyor. Halbuki bu iddianın yanlış olduğunu anlamak için bu kadar söze de gerek yok. Sadece Dersimlilerin dillerini Kırmancki olarak adlandırmaları bile yeterince açıklayıcı. Kırmancca, yani Kırmancın konuştuğu dil. ‚Ti Kırmancki zonena?‘ diye neden sorulur? Kırmanca biliyor musun? Sorusu eğer denildiği gibi bir durum olsaydı anlam olarak ‚Alevice biliyor musun?‘ demek olurdu ve elbette bu durumda bu bakış açısından Alevi olan ama bu dili bilmeyen Kurmanclar ve Türklerin Alevi sayılmamaları gibi yanlış bir sonuç çıkardı. Bu bakış açısı Dersimlinin algı ve akıl dünyasını küçümseyen bir niteliktedir.
Özet: Dersimlinin bal gibi de bir ‘Dil Bilinci’ vardır. Dil ile inancın kesiştiği ve ayrıştığı noktaları oldukça incelikli ve şüpheye yer bırakmayacak biçimde tanımlamıştır. Sorun kişilerin tuttukları tarafa göre olguları eğip bükmelerinden, yani bir yerde de dürüst olmamalarından kaynaklanmaktadır. Bir de bir bilimsel, argümantatif tartışma yöntemlerinin ve mantık kurallarının içselleştirilememesinin sonuçları var.
Kırmanciye dişil bir kelime olduğu için isim tamlaması içerisinde Belek buna uygun bir ek alarak Beleke oluyor.
Orman içerisinde ağaçsız, çıplak alanların da Belek olarak adlandırıldığını biliyoruz (Canpolat, 2006).
Belekşa, Belekvor ve ormandaki çıplak alan. Bu üç kullanım da Belek kelimesinin bir izolasyon durumunu ve ‘ada’ konumunu ifade ettiğini gösteriyor. Yani hoşa gitse de, ‘politik doğrucu’ bir haz da verse Kırmanciye Beleke isminden anlamamız gereken bazılarının iddia ettiği gibi çok etnisitelilik anlamında bir alacalılık, çeşitlilik değil, bilakis belli tek bir dil ile gene belli tek bir inancın birlikteliğini ifade ediyor.
Bunlar dilbilimsel çalışmamın, etnolojik ve antropolojik gözlemlerimin sonucu yaptığım tespitler. Yani Desim’in Dersim olduğu zamanlarda durum, ismlendirme ve Dersimlinin kendisiyle ilgili algısı buymuş.
Bu algı, açıkça söylemek gerekir ki, bırakın Hristiyan olan Dersimli Ermenileri, sunni Türk, Zaza ve Kurmancları, hatta aynı inançtan ve kendi içlerinde olan ve Kırdaş dedikleri Alevi Kurmancları ve Alevi Türk(men)leri bile kapsamıyor. Bu son iki gurup için daha çok ‘Marao’ (bizdendir) ifadesi kullnılıyor ve burada inanç birlikteliği vurgulanıyor.
Elbette ki, bütün bunlar belirttiğim gibi Dersim’in Dersim, yani Waxté Kırmanciye zamanlarından kalma kavramlar. Toplum dinamik bir yapı. Kavramlar değişiyor. Mesele eskiden bizde ya hiç bilinmeyen ya da komşu illerdeki sunnilerden dolayı negatif bir anlamda anılan Zaza adı artık bir kesim tarafından Kırmanc yerine benimsendi.
Ancak süreç ve gidişatın yönü üzerine azıcık kafa yorarsak, Dersimlilerin inancın çok önemli olduğu ve millet oluşumlarının bu temelde yapılandığı çağlardan geçerken dahi kimliğindeki dil komponentini ısrarla koruduğunu ve kimliğini adlandırırken bunu vurguladığını görürüz. Bu ne demek ? Bu demektir ki inanç unsurunun gerilediği modern dönemlerde bu unsur önemini kaybetmeyecektir.
Unutulmaması gereken şey bütün bunların benim arzularım değil tespitlerim olduğudur. Senin tahayyülünde kişisel isteklerini tatmin eden başka türlü bir şeyler olabilir. Bu normal. Ancak…
Ancak bu yazıyı eleştireceksen bunu canının istediği gibi yapmaman gerektiğini bilmen gerekir. Benzer bir derinlikte dilbilimsel, etnolojik, teolojik argümanları ikna edici bir tutarlılıkla yazdıklarımı çürütecek bir biçimde öne süremeyeceksen sus lütfen.
Özet sonuç: Dersim için Kırmanciye Beleke adını dersimli çeşitliliği vurgulamak için değil, oldukça ‘sınır çizici’ bir uslupla etno- dinsel bir ‘Ada’ manasında kullanmıştır. Kendi içerisinde ya da kıyısında bulunan ve dilsel başkalık gösteren gurupları inanç birlikteliği olsa dahi bu tanımın kapsayıcılığına almamıştır.
Bu durum ideal ve olumlu bir şey midir, o ayrı bir konu. Ben burada ‘Yahudi Milliyetçiliği’ ile birebir olmasa bile bir benzerlik görüyorum. Belki bu aşırı bir tutum olarak görülebilir. Mesela ‘her millete aynı nazarda bakmak’ düsturuyla çelişkili de bulunabilir. Bu bir yorum meselesidir ve Marao gibi başka bazı terimlerle kapsayıcı formüller de aranmıştır. Antropolojik yaklaşımı elden bırakmamak gerekir. Mesela kan davaları, aşiret ‘savaşları’ da ideallerle uyuşmaz. Bu böyle diye yaşanmışları yok mu sayacağız?
Kırmanciye Beleke’nin bu sınır çizici vurgusu belli ki, dönemsel olarak işe yarayan belli gerçeklere denk gelen ve onları yansıtan bir tanımlamaydı.
Bu konuya ek argüman olarak belirtmek gerekir ki, şayet Belek’den kasıt çeşitlilik ya da renklilik olsaydı, Belek yerine Tonra ya da Rengîn kelimeleri kullanılırdı.
Bunu böyle kabul etmek benim bir Dersimli olarak bugün Kırmanc olmayan hemşehrilerimin tarihi ve güncel varlıklarını inkar etmemi gerektirmez. Sadece objektif bir tespit yapmak anlamına gelir.
Çeşitli korkularla ya da politik angajmanlarla sosyal, tarihi , bilimsel gerçekleri çarpırarak ya da görmemezlikten gelerek politik doğruculuk adına onları yok edemeyiz. Tam tersine neyin ne olduğunu doğru anlarsak amacımıza uygun ama dürüst bir tavırla bence daha iyi yol alırız.
Bütün bu kadar argüman ve deteylı açıklamaya ragmen gene de bildiğinden milim şaşmayan kişiler homurdanacak ve aslında argüman olmayan argümanlarla itiraz edecekler. Bunu biliyorum.
Elbette itiraz edebilirler. Ama onlardan ricam bu itirazdan önce, bu yazıyı sessiz bir ortamda, sakince cümle cümle gerçekten anlayana kadar okumaları. Çünkü beni tekrara mecbur edecek zaten cevabı yazıda olan sorulara tekrar tekrar cevap vermek asap bozucu ve yorucu.
Ama bizde neredeyse gelenek olmuş, yıllarca tartışır gibi yapıp hiç bir şey olmamış gibi tekrar sıfırdan başlamak. Böyle bir toplum bilgi birikimi yaratamaz ve hiçbir bilimsel konsensus oluşturamaz.
Bu arada belirteyim. Kurmancca’da da Belek sözcüğü var.
Bu kelimenin etimolojisi ayrıca yapılmalı. Dersimdeki kullanımı kökeninden farklı da olabilir. O kadarını henüz bilmiyorum. Ben yukarıda anlattığım gibi dersimdeki 3 ayrı kullanımdan yola çıkarak 4. kullanımını yorumladım.